Karadeniz Turu Gezilecek Yerler

Türkiyenin Cenneti Karadeniz

Doğu Karadeniz, herkesin çok merak ettiği ama bir türlü gidemediği bir bölge. Özellikle gidilecek en uygun mevsimin(Temmuz) güneye gitmek için de en uygunmevsim olması kuzeye tercihi azaltıyor. Son yıllarda ilgi arttı, alternatif kültür turu isteyenlerin tercih ettikleri ve gerçekten görülmesi gereken bir bölge burası.

Trabzon ve civarı, Sürmene, Of, Rize, Uzungöl,Lustra ve Karaste yaylaları,  Batum (Gürcistan), Karagöl, Fırtına Vadisi ve Ayder Yaylaları görülmesi gereken muazzam yerlerdir.

TRABZON

Trabzon şu an Doğu Karadeniz’in en büyük ili. Kelime olarak yamuk anlamındaki Trophesus’tan geliyor

Trabzon bölgesinde kurulan imparatorluğun adı Rum Pontus İmparatorluğu değil, Kommenos devletiymiş. Bu devlet, 4. haçlı seferi neticesinde istanbul’dan kaçan Komnenos’lar tarafından kurulmuş. Pontus, yani Pontos, aslında deniz demekmiş. Helenistik çağda Karadeniz’e verilen ilk ad, hırçın deniz anlamına gelen ”aksenos pontos”, ama helenlerin geleneklerinde mevcut olan kötü bir şeye veya bir yere iyi bir ad koyup onun iyileşmesini bekleme adetleri varmış, bu yüzden Karadeniz’in dalgaları sakinleşir inancıyla adı değiştirilerek uslu deniz anlamına gelen ”efksinos pontos” yapmışlar. Zamanla da Karadeniz’e sadece pontos denilmeye başlanmış ve günümüze kadar böyle sürüp gelmiş.

Yöresel Karadeniz kıyafetleri ve kemençe

Trabzon güzel bir şehir, zaten deniz olan şehir güzel şehirdir. Ramazanda yeme  içmede dikkatli olmakta fayda var. Karadeniz’de sahile yapılan otoban, ulaşımı kolaylaştırmış, ama evlerle deniz arasında kalan bu otoban bölgedeki insanların denizle arasında engel teşkil etmiş durumda.

Trabzon’un ortasından Zağanos vadisi geçiyor,bu vadiye bakan evler de çok tutuluyor.

Bir de merkezde Park Meydanı ve Uzun Sokak var, Uzun Sokak Trabzon’un İstiklal Caddesi kıvamında, ağırlıklı olarak yemek yenecek yerler ve birkaç mağaza var, hemen girişte Çardak Pide var, pideleri çok methediliyor sizde deneyebilirsiniz.

Trabzon’un kolbastısı meşhur, kumar oynayan gençler kolcu(korucu) gelince “kolbastı” derlermiş, ordan geliyor anlamı.

Hediyelik eşyaları Ayasofya Müzesinin oradan alabilirsiniz.

AYASOFYA MÜZESİ

Türkiye’de 3 tane Ayasofya müzesi vardır, İstanbul, Trabzon ve İznik’te. İsa’nın bilgin yönüne uygun gördükleri en güzel, büyük kiliselere Ayasofya ismini verilirdi.

Bu müze Trabzon’un en görülmesi gereken yerlerinden biridir. 1200’lerde Trabzon İmparatoru Kommenos tarafından yaptırılmış,  Fatih’in burayı fethinden sonra cami olmuştur. Mimari olarak dışarıdan görünüşü 12 köşeli, çok hoş bir kubbesi vardır. Güney cephesi girişinde Adem ile Havva’nın yaratılışının anlatıldığı kabartmalar mevcuttur.  Aşağıdaki fotoğrafta sağdan sola sırasıyla görebilirsiniz.  Enteresan olan nokta sağdan sola olması kabartmaların, sebebi bilinmiyor.

Yaratılış efsanesinin kabartması- En tepedeki tek başlı kartal Trabzon Rum İmparatorluğu sembolü- Çift başlı olursa Bizans sembolü. Kartal’ın başı, imparatorluğun döndüğü yöne hükmettiğini simgeliyor.

Ayasofya-İçten Görünüş

İçeride zamanında çok güzel olduğuna inandığımız, ama tabi günümüze gelinceye kadar tahrip edilmiş, İncil’den sahnelerin canlandırıldığı freskler var. İsa, melekler, havariler, İsa’nın doğumu, vaftizi, çarmıha gerilişi, kıyamet günü betimlenmiş.

 

Müzenin karşısında yanyana 2-3 tane hediyelik eşya yeri mevcut, özellikle Trabzon gümüşü de meşhurdur, üç çeşittir: Hasır, Kazaziye, Telkari. Telkari Mardin-Midyat’ta da yapılıyor, ama Kazaziye bu yöreye özgüymüş. İlgilenirseniz size nasıl yapıldığını da anlatıyorlar. Onun dışında hamsi şeklinde buzdolabı süsünden kemençeye kadar her şey mevcut. Buradakileri beğenmezseniz Sumela Manastırı’nın orda da gümüş hariç diğer hediyelik eşyaları daha uygun fiyata bulabilirsiniz.

ATATÜRK KÖŞKÜ

Bu köşk de eğer vaktiniz varsa gezilebilir, 1-2 saatinizi alır ama güzel bir yer, Trabzon merkezde bir tepede. Bahçesi, içi çok bakımlı. 1923’ten sonra nüfus değişimiyle hazineye geçmiş, 1924’te buraya gelen Atatürk çok beğenmiş, ona hediye etmişler. Atatürk burayı en son 1937’de ziyaret etmiş, vasiyetini burda yazmış, bütün mal varlığını hazineye bağışlama kararı almış, bu açıdan da önemli bir yerdir. İçeride fotoğraf çekemiyorsunuz, ikinci katta büyük bir Türkiye haritası mevcuttur. 1930’lu yıllarda Türkiye’yi gösteriyor, Atatürk’ün eliyle aldığı notlar var. O sırada S.S.C.B’ye Sovyet Sosyalist Şuralar Cumhuriyetleri deniliyor, Türkiye’de coğrafi bölgeler yoktu, cetvelle sekize bölünmüştür. İstanbul, İzmir, Ankara, Konya, Sivas, Malatya, Erzurum ve Musul bölgeleri oluşmuş, ilgilenenler için enteresan.

 

SUMELA MANASTIRI

Önce Trabzon’dan 1 saat kadar mesafedeki Maçka’ya geliyorsunuz, Maçka’dan 20 dakika süren münibüs yolculuğunda önce sadece inanılmaz zengin bir orman görüyorsunuz, kızıl ağaçları seyrediyorsunuz, kendi kendinize nerde bu ya diyorsunuz, sonra birden karşınıza çıkıyor:

 

Bir an önce varmak istiyorsunuz bu manzarayı görünce. Bu arada belli bir yerden sonra yürüyerek çok dik bir patikayla da çıkabiliyorsunuz, minibüslerle de gidebiliyorsunuz. Minibüsle indikten sonra da 10 dakika kadar yürüyüp bir sürü merdiven çıkacaksınız, ama değecek.

Asıl adı Panaghia tou melas’mış, Melas Yunancada karanlık demekmiş. Melas Sumela oluyor zamanla. İlk hristiyan kavimlerinin Romalı askerlerden kacmak icin yaptiklari tapinma mekanlarindan birisidir. 400’lü yıllardan beri mevcuttur. Sonra yenilenmiş, freskler eklenmiş ama tam 1600 yıllık bir ibadethaneden bahsediyoruz, inanabiliyor musunuz? Tabi 400’lü yıllardan kalmasıyla ilgili bilimsel veri yok, bugün ayakta bulunan kalıntılar en erken 13-14 yüzyıllara ait.

Manastırın bulunduğu yere yapılmasının sebebi yukarıdaki kayalardan damlayan şifalı sudur ki bu su ile vaftiz yapılırdı. Hala o şifalı suyun damladığını görebiliyorsunuz.(Ayazma)

1150 metrede, Altındere Milli Parkı içinde, yanında Meryem Ana deresi mevcut, bölgeye Meryem Ana da deniyor.

 

Birkaç yıl önce yapılan restorasyonun manastırı çirkinleştirdiğini, kayalara resmen badana yapıldığı, kayaların renkleri ile taşların renklerinin uyumsuz olduğunu, kiremit çatıların çok çirkin olduğunu yazıyorlar,ama bu haliyle bile huzur verici ve büyüleyici.

 

İçerisinde birçok değerli fresk ve yapı barındırıyor. Bu freskler 18. yüzyıl başlarından itibaren üç ayrı devirde yapılan üç tabaka olarak görülüyor. Tabi yukarıda da görebileceğiniz gibi tahribat kasıtlı olarak yüzlere yapılmış, yazılan sloganlar, yazılar da ayrı bir konu. Fresklerde işlenen başlıca konular yine İncil’den alınmış sahneler, Hz. İsa ve Meryem Ana’nın hayatı ile ilgili tasvirler.

Bu bolgede yapılabilecek diğer aktiviteler:

– Hamsiköy’de sütlaç yemek (Aynı bölgeden köme ve pestil de satın alabilirsiniz.)
– Zigana geçidine gitmek